Aslan ile Geyik Masalı Günlerden bir gün sıcaktan dili damağına yapışmış bir geyik derenin kenarına gelmiş. Kana kana suyunu içmiş. Tam derenin yanından ayrılacakken sudaki yansımasını görmüş. Dikkatle bakmış, kendi kendine;
“Ne güzel boynuzlarım var.” demiş, “Bir ağaç gibi, çatal çatal, dal dal. Benim en güzel yerim herhalde boynuzlarımdır.” diye düşünmüş. Sonra ayaklarına bakmış. Ayakları, boynuzlarının yanında öylesine incecik, öylesine zayıfmış ki, geyik buna çok üzülmüş. Boynuzlarının yanında bacaklarının çok değersiz olduğuna karar vermiş.
Tam o anda, otlar arasında gizlenen bir aslan, olanca hızıyla geyiğin üzerine atılmış. Geyik şöyle bir sıçramış, aslanın pençesinden kurtulup koşmaya başlamış. Aslan da onun ardından koşmuş ama geyiği yakalayamamış kuşkusuz.
Fakat geyik sık ağaçlar arasına gelince durum değişmiş. Boynuzları dallara takılmaya, koşmasını engellemeye başlamış. Bunun sonucunda aslan, geyiğe yaklaşıp onu yakalamış, bir pençede yere serivermiş. Zavallı geyik son nefesinde kendi kendine:
“Sen şu işe bak!” demiş, “Asıl yararlı olan, beni aslandan koruyan bacaklarımı beğenmedim de, yakalanmama neden olan boynuzlarımı beğendim. Kötülediğimden iyilik gördüm. Böbürlenip göklere çıkardığımdan en büyük kötülüğü gördüm.”