Akça Kaz Masalı
Günlerden bir gün, köylerin birinde Yusuf adında bir çocuk vardı. Tatlı mı tatlı güzel mi güzel bir çocuktu. Ama ele avuca sığmaz hiçbir yerlerde duramazdı. Yusuf’un babasının kaz sürüleri vardı. Küçük Yusuf, her gün onların peşinden koşar ve sürüyü dağlarda bayırlarda kırlarda güdermiş.
Sürüdeki Akça Kaz en sevdiği hayvanmış. Akşam olup da kümeslerine girdikleri zaman Akça Kaz doğruca folluğa gider ve bir yumurta yumurtlarmış. Yumurtada yumurtaymış hani hem büyük hemde iki sarılıymış.
Akça Kaz yumurtladıktan sonra Yusuf kümese girer yumurtayı kaptığı gibi annesine götürürmüş. Annesi Hacer hanımda o yumurtayı pişirip Yusuf’a yedirirmiş.
Yine günlerden bir gün Yusuf Kaz sürüsünü peşine takmış ve dere kıyısına giderken, elinde sopasıyla taştan taşa atlıyor kendince oyunlar oynuyormuş. Kazları kovalayarak onlarla oyun oynuyormuş. Kazlarda kanatlarını açıp çırparak sesler çıkarak kaçıyorlarmış.
İşte o sırada Akça kaza ne olduysa olmuş. Birden havalanmış ve defne ağaçlarının oraya doğru uçarak gözden kaybolmuş. Yusuf önce Akça Kazın havalanıp gitmesine pek aldırış etmemiş. Nasıl olsa dönüp gelir diye düşünmüş. Ama öğlen olmuş halen akça kaz meydanlarda görülmemiş. Yusuf biraz telaşlanmış. ‘Akça kaz şimdiye kadar gelirdi. Biraz daha bekleyeyim’ diye içinden geçirmiş. Akşam olmuş ancak Akça kaz halen gelmemiş.
O zaman Yusuf’un yüreği hop hop etmiş. Hemen en yakın arkadaşı Ramazan’ın yanına gitmiş ve;
-“Ramazan, akça kaz, sabah kanat çırptı ve defne ağaçlarının oraya doğru gitti. Ancak akşam oldu halen gelmedi. Defne ağaçlarının yanına gidip Akça kazı bulup getirir misin” diye rica etmiş.
Arkadaşı Ramazan önce nazlanmış. Yusuf ısrar edince de:
-“İyi ya! Bir bakayım.” diyerek defne ağaçlarının olduğu yere gitmiş.
Yusuf arkadaşı Ramazan’ı Akça kazı bulması için gönderdiğinden içi biraz rahatlamış ve kuyu başında başlamış top oynamaya, Fakat hava kararınca karnı açıkmış. Aklına da Akça kazın çift sarılı yumurtası gelmiş ve hemen kümese gitmiş. ‘Yumurtayı alayımda annem bana pişirsin bende yiyeyim.’ diye düşünmüş. Ama kümeste Akça kaz yokmuş. Daha kümese gelmemiş. Hemen arkadaşı Ramazan’ın evine gitmiş Yusuf.
Ramazan evinde oturmuş, kardeşleri ile oyun oynuyormuş. Yusuf:
-“Hani benim kazım Ramazan” diye sormuş.
Ramazan’da:
-“Eee! Ne yapayım gittim baktım bulamadım bende geldim eve” diye yanıt vermiş.
Yusuf, annesi Hacer Hanım’ın yanına gitmiş ve ağlamaklı bir ses ile:
-“Akça Kazım kayboldu. Arkadaşım Ramazan’a söyledim ama. Akça kazımı arayıp bulmadı. Ben ne yapacağım şimdi.” dedi.
Anne Hacer hanım önce oğlunu öpmüş ve ardından da:
-“Benim güzel oğlum. Kendi malını niye kendin arayıp bulmazsın? Başkası işte böyle güle oynaya arar. İster bulsun ister bulmasın içimi yanar? Hadi bakalım benim canım yavrum sil bakalım gözyaşlarını ve Defne ağaçlarının oraya git ve kendin bul getir Akça kazını. Kendi işini sakın başkasına gördürme buda senin kulağına küpe olsun.” demiş.
Yusuf koşarak Defne ağaçlarının yanına gitmiş. Akça kazı ve çift sarılı yumurtasını Defne ağaçlarının arasında bulmuş. Akça kazı önüne katarak, kümesine doğru getiriyormuş. Dönüş yolunda da annesinin kendisine söylediği sözleri düşünerek annesine hak veriyormuş.