Ala Geyik Masalı
Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar kocaman bir ormanda yaşayan bir ala geyik varmış. Ala geyik yalnız başına yaşarmış. Karnı acıkınca taze otlardan mis gibi çiceklerden yermiş. Susayıncada ormanın kıyısında akan ırmağa gider buz gibi suyundan kana kana içermiş.
Bir gün yine bizim ala geyik susamış. Ormandan çıkarak doğru ırmağa gitmiş. Az daha dili damağına yapışacakmış. Suya eğilerek kana kana içmiş. Susuzluğunu giderdikten sonra tam gidiyormuş ki, gözü suya takılmış. Su da yansımasını görmüş. O güne kadar kendini suda seyretmesine çok seyretmiş ama hiç bu kadar dikkatli bakmamışmış.
Su da boynuzları ağaçların dalları gibi kıvrım kıvrım pırıl pırıl görünüyormuş. Ala geyik boynuzlarının görüntüsünü o kadar çok beğenmiş ki, bir o yana bir buyana giderek boynuzlarını uzun uzun seyretmiş. Kendi kendine “Aman benim ne güzel boynuzlarım varmış da haberim yokmuş. Uçları bıçak gibi sipsivri, ay gibi çatallı, boynuzlarım çok güzelmiş.” diyormuş.
İşte tam bu sırada gözü bacaklarına ilişmiş. İlişir ilişmezde tüm sevinci bir balon gibi sönüvermiş. Bacakları çırpı gibi incecikmiş. İçinden derin bir ah çekerek “Ah” demiş. “Böylesine güzel boynuzlardan sonra böylesi bacakların gövdemde ne işi var. Hiç yakışıyormu. Kimbilir nasıl gülünç gözüküyorum. Bu çirkin bacaklarımdan dolayı mutlaka arkamdan alay ediyorlardır.” demiş ve o kadar üzülmüş o kadar üzülmüş ki, iyice dertlenmiş.
Suyun kenarından ayrılarak kös kös dönmeye başlamış. İşte bu sırada kocaman bir kaplan bizim ala geyiği görmemiş mi? Hemen yerinden fırlamış ve ala geyiğe doğru atılmış. Ala geyik , kaplanın geldiğini görünce üzüntüsünü unutup can derdine düşmüş. Ok gibi yerinden fırlayıp ormana doğru koşmaya başlamış. Ala geyik rüzgar gibi koşuyormuş. Biraz önce beğenmediği bacakları onu ordan oraya zıplatıp adeta uçuruyormuş. Kaplan, ala geyik kadara hızlı olamadığı için araları git gide açılıyormuş. Ona yetişemeyeceğini anlamış ve ‘Elimden kaçırdım’ diyerek geri dönmüş.
Bu arada ala geyik de göz açıp kapanıncaya kadar ırmak kıyısından ormanı bulmuş. Kaplanın geriye döndüğünü fark etmemiş tabii. O korku ile ormanın içinde koşmuş koşmuş. Ama birden boynuzları ağaç dallarına takılı vermiş. Kendini ne kadar zorladıysa da bir bıçak gibi saplanan boynuzlarını kurtaramıyormuş. Ardından halen kaplanın geldiğin düşünüp tir tir titremekteymiş.
Bu sırada baykuşun sesini duymuş. Uzun zamandır ala geyiği izlemekteymiş. Baykuş, ala geyiğe:
– Korkma artık, kaplan çoktan senin peşini bıraktı. Ama senin ırmak kıyısında kendi kendine konuştuklarını duydum. Gördün mü? Senin beğenmediğin bacakların senin canını kurtardı. Ama boynuzların az kaldı hayatını tehlikeye sokacaktı. Ummadığın şey kurtardı seni. Hadi telaşlanmada boynuzlarını yavaş yavaş o ağaçtan kurtar, demiş.
Geyik rahatlamış. Baykuşa teşekkür ederken ona hak vererek derin bir soluk almış.