Masalların Çocuk Gelişimine Katkısı
İnsanoğlu var olduğundan beri masallar ve hikayeler toplumları eğiten temel unsurlardan biri olarak faaliyet göstermiştir. İnsanoğlu, yaşam tecrübelerini, yaşamdaki problemlere karşı çözümlerini, hayattan beklentilerini, masallarda yer alan karakterler aracılığıyla anlatmış, asırlardır bu yolla çocukluktan yetişkinliğe kadar eğitimde masallar kullanılmıştır.
Sözlü geleneğin bir ürünü olan masallar edebi bir tür olarak değerlendirilir. Masalların çocuklar için eğitim aracı olarak kullanılması çok eskiye dayanır. Masallar ve hikayeler bilhassa okul öncesi ve okula çağındaki çocukların ilgisini çekmektedir. Masallardaki olağanüstülükler, macera dolu fantastik olaylar içermesi, çoğunlukla iyilerin kazanıp kötülerin kaybetmesi masalları çocuklar için ilgi çekici kılmaktadır. Masallar evrenseldir. Her toplum kendi değerlerini masallar aracılığıyla sonraki nesile aktarır. Masalı ilginç yapan olağanüstü olaylar ve hayali ögelerdir. Masallar insanları bilhassa çocukluk döneminden yetişkin olana dek onları hayata hazırlayan, içinde yaşadığı toplamda öz güven sahibi, problemlere çözümcül yaklaşımlarda bulunan, uyanık ve zeki bir kişi olarak yetiştirme amacını taşıyan araçlardır. Masal okuyucusu kadar dinleyicisi de mesajların doğrudan muhatabıdır.
Modern dünyada eğitimin temel esaslarından biri de bireyin, kendinin farkında olması, çevresini fark etmesi, yaşamı anlamlı hale getirmesini sağlamaktır. “Ben neredeyim, buraya nasıl geldim? Doğum nedir, ölüm nedir?” gibi yöneltilen karışık sorulara çocuğun zamanla, mantıklı cevaplar bulması gerekir. Çocuklar, başta bu tarz soruları kendi iç dünyasında anlamlandırır, daha sonra kendince yorumlar ya da sorunu daha genel bir perspektifte ele alıp üzerinde fazla düşünmeden geçer. Ne var ki sağlıklı bir kişinin gelişimi için yaşama, yaşamanın anlamına ilişkin sorulara cevaplar bulma zorunluluğu vardır. Bu gibi bilgileri hazır ve paketlenmiş olarak bir kitaptan ya da yetişkinlerden öğrenmesi de olanaksızdır. Aynı zamanda değerlerin edinilmesi olarak da görebileceğimiz bu süreçte nitelikli masalların çocuğa büyük katkısı olacaktır. Masallarda ele alınan konular, bir bakıma çocuğun iç sorunlarına, gerilimlerine gönderme yaparken dolaylı bir yoldan çocuğun dünyasına girer. Bu açıdan çocuk bilincine varmadan kendini masalda bulur. Masal her ne kadar doğrudan doğruya bir telkin vasıtası değilse de dolayısıyla ahlâkîdir. Masalların en büyük özelliği, yukarıda da değindiğimiz gibi, iyilikle kötülüğün savaşında, iyiliğin galip gelmesidir.
Çocuklar gerçekler arasında yetişkinler gibi mantıksal ilişkiler kuramazlar. Onların zihin dünyasında kendilerince bir işleyiş vardır ve bu dönemde hayal gücü büyük önem taşır. Masalın fantastik boyutunun, bir yönüyle gerçek, bir yönüyle hayal ürünü ögeler içermesi bu dönem çocuğunun büyük ölçüde ilgisini çeker. 4 ila 8 yaşları arasında çocukların yaşamlarında düş gücü ciddi anlamda önem taşımaktadır. Bu noktada masalın mantığı ile çocuğun mantığı birbirine yakındır.
Çocuğun hayal dünyasını geliştiren, onu “soyut” düşünceye taşıyan ve duygusal eğitimine yardımcı olan masal, anadil eğitiminde de önemli bir görev üstlenmektedir. Çocuğa masal okunması ya da anlatılması, çocuğun dil öğrenme sürecine de katkı sağlayabilir. Çocuk sürekli ve düzenli bir konuşma ortamında büyüyünce dili öğrenmesi daha hızlı olmaktadır. Kendisiyle ilgilenilmeyip herhangi bir şekilde konuşması için özel çaba harcanmayan çocuklar hem daha geç konuşmaya başlamakta hem de kelime hazinesi daha az olmaktadır. Bu dönemde çocuk masalı anlamasa da sözcüklerin tekrarıyla dil öğrenimi hızlanmaktadır. Gökşen’e göre: “Çocukta ana dili kavramasına, gelişmesine büyük bir hizmeti olan masal, aynı zamanda çeşitli faydalar sağlayan bir sanat ve terbiye aracıdır. Henüz okuma yazma bilmeyen okulöncesi çağındaki yavruların başlıca fikir ve duygu besinini masallar teşkil eder. Masallar sayesindedir ki çocuk, ana dilinin kelimelerini, kullanılış şekillerini kolaylıkla kavramaya ve –bir gün doğrudan doğruya, istediği zaman, kolayca okuyabilmek üzere- okuma heves ve isteğini duymaya başlar… masalı ister yazılısından okuyana, isterse anlatana karşı çocukta bir sevgi ve saygı duygusu belirir. Böylece masal, büyükle küçüğü birbirine yaklaştıran, ısındıran bir vasıta olur.”
Günümüzde masalın birçok eğitimci tarafından yararlı olarak görülmesine karşın, bazı ana-baba ve öğretmenler tarafından gerçekçi olmadığı gerekçesiyle dışlanan bir tür olarak da karsımıza çıkmaktadır. Ancak, masalın çocuğu aşırı düş dünyasına sürüklemesinden ve gerçek dünyaya uyum sağlayamamasından korkmak masal türünü bütünüyle dışlamayı gerektirmemektedir. Çocuğa verilecek masalın bilinçli bir şekilde seçilmesi, olası sakıncaları ortadan kaldıracaktır. Eğitim değeri olan kaliteli masallar çocuğun ruhunu, iyi örneklere göre inşa ederek onları inandıkları yolda güçlükleri yenecek kişilikli birer insan olmaya yöneltir. Dünya ulusları bunun önemini bildikleri için çocuklarının ruhunu masallarla beslemektedirler. Özet olarak masalların, okul öncesi, okul dönemi veya okul sonrası ayrımı yapmadan, bütün eğitimdeki işlevi, özellikle dil öğretimi, dil kullanımı, dil gelişimi ve dil bilinci açısından önemi göz ardı edilemeyecek ölçüde büyüktür.
Aliye YILMAZ