At, Tilki ve Aslan Masalı
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken pireler berber iken, ben bağda üzüm bekler derede odun yükler iken, bir varmış bir yokmuş. Bir zamanlar, çiftliğin birinde sahibiyle beraber bir at yaşarmış. Gel zaman, git zaman bu at yaşlanmış ve iş yapamaz hale gelmiş. Uzun yıllar çiftliğe hizmet etmiş fakat artık işe yaramadığı için sahibi onu kapı dışarı etmiş:
– “Burada çalışmayana yemek yok, çabuk git diğer hayvanlara kötü örnek olma! Eğer gitmek istemiyorsan seni çiftliğe tekrar almam için bir şartım var, onu yerine getirmen gerek.” demiş. Sahibinin şartı ise atından çiftliğine bir aslan getirmesini istemesiymiş.
At, sahibinin bu vefasızlığına çok üzülmüş ve başlamış kara kara düşünmeye. Nereye gideceğini bilmiyormuş. Uzun süre çiftlikte yaşadığı ve çiftlikten çok uzaklaşmadığı için doğa hayatına alışamamaktan da çok korkuyormuş. Çünkü eskisi kadar genç ve güçlü değilmiş. Yine de içindeki küçücük umuduyla ormana doğru gidip kendisine mutlu, huzurlu bir yer aramaya başlamış. Orman yolunda üzgün üzgün giderken karşısına kurnaz bir tilki çıkmış:
-“Hayırdır dostum, böyle üzgün üzgün nereye gidiyorsun?”
At:
– “Ah ah, ben üzülmeyeyim de kim üzülsün” diye içli içli başından geçenleri tilkiye anlatmış. Tilki hemen bir kurnazlık düşünmüş ve demiş ki:
“Bu işi olmuş bil, çünkü aslan bulmak için yapman gereken tek bir şey var; o da bir ağacın altına yatmak.” demiş ve devam etmiş, “Sen ağacın altına yattığında ben sana bir aslan bulup getireceğim, ben diyene kadar sakın ses çıkarma ve hareket etme.” demiş. Kurnazlığıyla bilinen tilkinin tek amacı aslanı ortadan kaldırarak kendini ormanın yeni kralı ilan etmekmiş. Ayağına gelen bu fırsatı hemen değerlendirmiş ve bu yüzden ata yardım etmeye karar vermiş.
Tilkinin bu hain planından haberi bile olmayan at, hemen inanmış bu fikrine ve bir ağacın altına yatmış. Kurnaz tilkimiz hiç durur mu? Hemencecik aslanın yanına gitmiş:
– “Ey ormanların büyük ve asil kralı aslan hazretleri! Müjdemi isterim. Nihayet kısmetimiz ayağımıza geldi. Hadi yine iyiyiz.” demiş ve başlamış aslana kurnaz planını anlatmaya. “Şuracıkta bir at düşüp öldü, ağacın altında yatıyor. Bir çiftlik atı olduğu da besbelli, çünkü oldukça şişman ve tam ağzımıza layık. Günlerce ziyafet çekebiliriz.” demiş. Bu haberi duyan aslanın sevinçten gözleri yuvalarından fırlamış ve aslan:
“Çok güzel! Ben de günlerdir açlıktan ne yapacağımı şaşırmıştım.” demiş. İyice iştahlanan aslan, diliyle ağzını yalayarak ağacın yanına doğru gitmiş. Atı gördüğü gibi üstüne atlamak istemiş fakat kurnaz tilki hemen aslanı uyarmış:
“Aslan hazretleri, bu avı sizin mağaranıza götürelim, orada yeriz. Burada yemeye başlarsak, sırtlanlar, akbabalar bize rahat vermez.”
Aslan, tilkiye hak vermiş ve “Peki, bu koca atı mağaraya nasıl götüreceğiz?” diye sormuş.
Tilki:
“Çok güçlüsün. Atı senin kuyruğuna bağlarım, sen mağaraya giderken at da arkandan seninle beraber gelir.” demiş.
Aslan biraz şüphelense de:
“Peki, dediğin gibi olsun ben çekerim at da arkamdan gelir.” demiş.
Tilki atın kuyruğunu aslanın kuyruğuna bağlamış, atın kulağına eğilerek: “Benden buraya kadar, gerisi sana kaldı.” demiş.
At, ayağa kalktığı gibi, çiftliğe doğru dörtnala koşmaya başlamış. Aslan ne yaptıysa da kurtulamamış ve atın arkasından sürüklenerek çiftliğe kadar gelmiş. Atın koca aslanı kuyruğundan tutup getirdiğini gören sahibi yaptığından çok utanmış. Aslanı avlayıp yaşlı ata ömrünün sonuna kadar bakmış.